27 Nisan 2023 Perşembe

ÇEVRE KİRLİLİĞİ: ERGENE HAVZASI ÖRNEĞİ VE ENERJİ ETKİN BİNA YAKLAŞIMLARI

TARİHSEL SÜREÇ İÇERİSİNDE ÇEVRE KİRLİLİĞİNİN SEBEPLERİ

      İnsanoğlu tarihsel süreç içerisinde bulunduğu çevreyi doğanın zenginliklerinden yararlanarak sürekli değiştirmiştir. Sanayi Devrimi’nin gerçekleşmesiyle günümüzün temel sorunlarından biri haline gelen çevre kirliliği sadece bugün değil sanılanın aksine geçmişte de zararlı etkilerini göstermiştir. Eski toplumlarda kişi kendini doğanın bir parçası olarak kabul ettiği için insan kaynaklı çevre kirliliğinin daha az olmasına karşın insanın doğaya hükmedebileceğini düşündüğü günümüz toplumlarında ekonomik-siyasi politikalar, sanayileşme, kentleşme vb. sebeplerden dolayı çevre kirliliği artmış ve engellenmesi güç boyutlara ulaşmıştır. Gezegenimizin oluşum sürecinde karbondioksit varlığının yüksek olduğu dönemlerde, sera etkisi hava kirliliğine yol açsa da bu kirliliğin bir bölümü yine insan kaynaklı olmuştur. Öyle ki ormanların tahrip edilmesiyle yaşanan erozyon ve iklim değişikliği bazı toplumların tarım alanlarının yok olup kıtlığa sürüklenmesine bazı toplumların da doğal kaynaklarını kontrolsüz ve aşırı kullanımı sebebiyle uygarlıklarının sonunun gelmesine sebep olmuştur. Sanayi Devrimi ile artan çevre kirliliği ve doğal kaynakların tükeniş hızı insanoğlunun bu duruma karşı önlemler alıp çözümler üretmesini sağlasa da bu çözümler sürdürülebilir olmamış ve çevre kirliliği günümüze kadar artarak devam etmiştir.
    
   Dünya’da 1950’lerde sanayileşmeye bağlı çevre kirliliği artarak tehlikeli boyutlara ulaşmıştır. Kendi tarım alanlarını, sularını ve havasını kirletmek isteyemeyen Avrupa ülkeleri sanayilerini üçüncü dünya ülkelerine taşırken Türkiye’nin o yıllardaki ekonomik politikası ithal ikamesine dayanan bir sanayileşme politikası olmuştur. 1980’lerin başında neoliberal ekonomik politikaları benimsemeye başlayan Türkiye üretimde daha rekabetçi bir tutum sergilemeye başlamıştır. Bu tutum fabrikalardaki atıkların çevreye verdiği zararı arttırmakla beraber atık denetiminin göz ardı edilmesine sebep olmuştur. Sanayileşmenin arttığı bölgelerde nüfus artışından dolayı doğal kaynaklar kontrolsüzce tüketilmeye başlanmış ve bu nüfus artışı sebebiyle oluşan yoğun yapılaşma kentsel ısı adası etkisini arttırmıştır. Çok sayıda inşaat faaliyetinin bulunduğu bu alanlarda yapılan binalar, inşa edilme ve işletme süreçlerinde enerji kaynaklarının %40’ını, malzeme kaynaklarının %30’unu ve tatlı su kaynaklarının %16’sının tüketimine sebep olmuştur. Tek başına karbondioksit salınımının %35’ine sebep olan inşaat sektörünün yıkım ve afet sebepleriyle oluşturduğu atıklar yer israfına ve zararlı gazların salınımlarına yol açmıştır. Yoğun yapılaşmanın olduğu bölgelerde inşa edilen yapıların büyük bir bölümünü betonarme yapılar oluşturmaktadır. Bu yapılar yüksek sera gazı salınımını yapan çimento içermektedir ve çimento üretiminde ısıl işlem gerektiren aşamalarda fosil yakıtlar kullanılmaktadır. Bunların dışında nakliyatta ve ulaşımda kullanılan fosil yakıtlar da doğayı olumsuz etkilemektedir.
    
   Çevre kirliliğinin diğer sebeplerine baktığımızda sanayileşme kaynaklı enerji ihtiyacının artışını, kimyasalların ve fosil yakıtların yoğun kullanımını; yanlış politikalar yüzünden kentleşme ve göç sorunlarının yaşanmasını; değişen dünyayla gelen farklı tüketim alışkanlıklarını görmekteyiz. Hızlı üreten ve kontrolsüzce tüketen günümüz toplumu yeterince çevre bilincine sahip olmamakla birlikte son yıllarda çevreci yaklaşımlar popülerlik kazanmaya başlamış; çeşitli kurum, kuruluş ve derneklerle iyileştirici çözümler ortaya konmaya başlanmıştır.
 

  ÇEVRE KİRLİLİĞİ: ERGENE HAVZASI ÖRNEĞİ

    Ergene Nehri Trakya’da bulunan ve Ergene Havza’sını besleyen; kaynağı Yıldız Dağları olan bir akarsudur. İstanbul’daki sanayi yapılarının şehrin kapasitesini aşmasıyla 1980’li yıllarda sanayi bölgesi Çorlu-Çerkezköy-Lüleburgaz hattına kaymıştır. İstanbul’a yakınlığı ve engebesiz arazisi nedeniyle sanayi bölgesi olarak tercih edilen bu 2500 civarı sanayi işletmesi bulunmaktadır. Sanayileşme ile doğru orantılı artan nüfus ve yapılaşma bölgeyi birçok açıdan olumsuz etkilemiştir. Ulaşım kolaylığı ve ilk yatırım maliyeti açısından avantajlı olan Trakya’da oluşturulan sanayi bölgesi uzun vadede Ergene Nehri’ni zehirlemiş ve tarım alanlarının kalitesini düşürmüştür. Türkiye’nin çeltik, ayçiçeği ve buğday üretiminin büyük bir kısmını karşılayan Ergene Havzası günümüzde verimi düşük ve ciddi hastalıklara yol açan bir havza haline gelmiştir. Bazı kolları kullanılamayacak kadar kirlenmiş olan Ergene Nehri yoğun oranda kimyasal madde barındırmakta ve bu maddeler kansere yol açabilmektedir. Bölgede bulunan fabrika bacalarından çıkan gazlar hem havayı kirletmekte hem de kötü bir koku yaymaktadır.  Tarım alanları, hava ve sulardaki bu kirliliğin temel sebebi bölgedeki sanayi yapılarının birçoğunun atık arıtma tesislerinin ve filtreleme sistemlerine çok geç sahip olması; sahip olanların da bu tesisleri kullanmamasıdır.

ENERJİ ETKİN BİNA YAKLAŞIMLARI

        Günümüzde etkilerini iyice göstermeye başlayan iklim krizi, doğal kaynakların azalarak tükenme noktasına gelmesi, fosil yakıt kullanımının çevreye gittikçe zarar vermesi, savaş ve olağanüstü durumlarda enerjiye erişimin zor ve pahalı olması gibi nedenlerden dolayı “enerji etkin bina “kavramı ortaya çıkmıştır.  “Ekolojik Bina “, Yeşil Bina “, 0 Enerji Bina “gibi isimlerle de adlandırılan bu mimari yaklaşım, temelde kendi enerjisini kendi üreten ve bu enerjiyi yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlayan binalar tasarlamaktır. Yapılacak binaya ilişkin fiziksel ve doğal çevre analizleri doğrultusunda uygun tasarım yapılıp, doğru malzeme ve bileşenler kullanılarak inşa edilen bu yapılar kullanıcılara görsel, ısıl, işitsel konfor sunmayı hedeflemiştir. Üretim maaliyeti aktif binalar göre daha yüksek olsa da uzun vadede tasarruf sağlayan bu binalar hem ekonomiktir hem de sürdürülebilirlik ilkelerine uyum sağlamaktadır. Binanın tasarımının yanında yenilenebilir enerji üreten bileşenleri (rüzgargülü, fotovoltaik panel) de barındıran bu binalar hem kullanıcılar hem de gezegen için oldukça avantajlıdır. Fosil yakıtların yoğun kullanımından dolayı oluşan çevre kirliliği, kaynakların azalması ve “enerji etkin binaların “uzun vadede ekonomik ve sürdürülebilir olmasından dolayı bu yaklaşımın yakın zamanda tasarım konsepti olmaktan çıkıp yapının sağlam, ekonomik ve estetik olması gibi temel ilkelerin yanında yer alacağı yüksek bir ihtimal taşımaktadır.

      İnşa edilen binaların çok büyük bir kısmı aktif sistemler kullanılarak inşa edilmiştir ve bu binalar enerji kaynağı olarak fosil yakıtları kullanmaktadır. Birincil enerji tüketiminin %40’ından sorumlu olan binalar, tükettikleri yakıtlar dolayısıyla küresel iklim değişikliğine ve sera gazlarının artmasına sebep olmaktadır. Yaşanan petrol krizleri, karbon emisyonunu azaltma çabaları, ülkeler adına enerji kullanımında dışa bağımlılığı azaltma isteği ve ekonomik nedenlerden dolayı enerji etkin binalar hususunda çalışmalar başlamıştır. Kullanıcılara ve çevreye sağladığı faydalar açısından enerji etkin binalar, günümüzün ve geleceğin temel tasarım prensipleri arasında yer almaktadır. Özellikle enerji açısından dışa bağımlı olan ülkemizde pasif sistemlerin kullanımı zorunluluk taşımalıdır. Birincil enerji kaynaklarının kullanımının yıllar içinde arttığı ülkemizde bu enerji kaynaklarının kullanımı 2000-2015 yılları arasında %64 artmış ve bu enerji kaynaklarının ithal edilme oranı %74,9’a çıkmıştır. Bu olumsuz artışların önüne geçmek adına pasif sistemler ve enerji etkin binalar daha verimli ve daha çok sayıda kullanılmalıdır.

                                                                                                SONUÇ

    Dünya’nın birçok yerinde olduğu gibi Türkiye’nin kuzeybatısında bulunan Ergene Nehri’nin zehirlenmesi tüm dünyanın bu durumdan kötü etkileneceği anlamına gelmektedir. Ülkelerin ve dünyanın zarar gördüğü bu tür durumların başlıca sebebinin maddi hırslar ve çevre bilincinin eksikliğinden kaynaklandığı görülmektedir. Ergene Havzası örneğinde görüldüğü üzere bu durum ülkelerin doğal kaynaklarını tüketmekle kalmamakta ekonomik zorluklar ve sağlık problemlerine de yol açmaktadır. Son yıllarda ülkemizde ve dünyada sanayileşme kaynaklı çevre kirliliğine çözüm getirmek amacıyla çalışmalar ve araştırmalar yapılmaktadır. Bu çalışmalardan enerji etkin bina yaklaşımı şahıslar ve gezegenimiz adına birçok fayda taşımaktadır. Yasalar, anlaşmalar ve düzenlemelerle konunun ciddiyetinin farkına varılmakta; sertifikalar ile de bu uygulamalar desteklenmektedir. 
                                                                                                                                                                  

                                                                                                                                                               Irmak Sönmez

KAYNAKÇA

·        Aydın, Ö. (2019, Ocak 4). Binalarda Enerji Verimliliği Kapsamında Yapılan Projelerin . Mimarlık Ve Yaşam Dergisi, s. 55-68.

·        FROM ZERO TO HERO. (2019). Wise Energy Use Volunteering Scheme for Youngsters. Ankara: Doğa Yayınları.

·        Göksal, T., & ÖZBALTA, N. (2001). ENERJİ KORUNUMUNDA 'DÜŞÜK ENERJIL1 BİNA' TASARIMLARI. II. Çevre ve Enerji Kongresi, (s. 26-30).

·        MANİOĞLU, G., & Yılmaz, Z. (2002, Eylül 1). Bina kabuğu ve ısıtma sistemi işletme biçiminin ekonomik analizi. itü dergisi, s. 22.

·        ÖZBALTA, T. G. (2019). Yaklaşık Sıfır Enerjili Binalar Ve Yerleşimler. 2-6.

·        YÖNTEM, S. T. (2016). Çevre Dostu Binalarda Enerji. Ankara: IDEKAF

·        DENİZ, M. H. (2010, Mayıs 31). SANAYİLEŞME PERSPEKTİFİNDEKENTLEŞME VE ÇEVRE İLİŞKİSİ. COĞRAFYA DERGİSİ, s. 95-105.

·        KOCAMAN, H., AKIN, Y. K., & OĞUZHAN, A. (2011). Trakya’da Ergene Nehri Kirliliğinin Tarım Üretimine Olan Etkisi: Edirne Örneği. Edirne: Karadeniz Fen Bilimleri Dergisi .

·        KUBAŞ, A. (2017, Aralık). Tekirdağ İlinde Sanayileşme ve Çevre Yönetimi. Social'Sciences'Research'Journal, s. 109-112.

·        PINARBAŞI, A., & PALA, M. (2014). Proposed Solutions to Environmental Concerns in the Construction Industry. 2. ULUSLARARASI ÇEVRE VE AHLAK SEMPOZYUMU (s. 653-654). Adıyaman: Adıyaman Üniversitesi Yayınları.

İSTANBUL AREL ÜNİVERSİTESİ TEPEKENT KAMPÜSÜ AÇIK ALANLARINDA SÜRDÜRÜLEBİLİR ÇÖZÜMLER

  İSTANBUL AREL ÜNİVERSİTESİ  TEPEKENT KAMPÜSÜ AÇIK ALANLARINDA SÜRDÜRÜLEBİLİR ÇÖZÜMLER Özet Günümüzde etkilerini iyice göstermeye başlaya...